“Ya Kadîm, Ya Allah” İfadesinin Derinlikleri
Bir araştırmacı olarak düşünün: kelimeler yalnızca sesler değil, aynı zamanda bir sayfaya yazılan harflerin ötesinde toplumsal değerlerin, kültürel hareketlerin ve tarihsel izlerin taşıyıcısıdır. Bu bakışla, “Ya Kadîm, Ya Allah” ifadesine yönelmek, zihnimde bir tür dil ve anlam yolculuğunu başlattı. Bu yazıda, bu ifadenin kökenini, anlam katmanlarını ve günümüzdeki akademik tartışmalar ışığında taşıdığı toplumsal işlevi inceleyeceğiz.
Tarihsel Arka Plan: Kadîmlik ve İlâhî Zaman
“Kadîm” kelimesi Arapça kökenli olup “k‑d‑m” kökünden gelir ve “önce olmak”, “yol almak”, “önünde var olmak” gibi anlamlarla bağlantılıdır. ([İslam ve İhsan][1]) İslâmî düşüncede “el‑Kadîm” sıfatı, yalnızca yaratılanların değil, yeri ve zamanı aşan bir varlık olarak Allah’a ait olduğu, O’nun başlangıcı olmadığı anlamına gelir. ([İslam ve İhsan][2]) Bu bağlamda “Ya Kadîm” çağrı biçimi, “Ey zamanın ve mekanın çerçevesine tâbi olmayan, ezelî ve ebedî Olan” anlamına işaret eder. Aynı zamanda “Ya Allah” kelimesiyle birleştiğinde, ilâhî varlığın onu zikreden bağlamda karşılık bulduğu bir konuşma anı yaratır.
Tarihsel olarak bu tür ilâhî çağrılar toplumsal pratiklerde zikir, ibadet veya içsel yöneliş biçimi olarak belirmiştir. “Ya Kadîm”, yalnızca bir sıfatın kullanımından ibaret değil; aynı zamanda dilsel bir mekân yaratır — insanın zamana ve mekâna bağlılığını bir an için bırakarak daha geniş bir varoluş düzlemine yöneldiği bir mekân.
Akademik Tartışmalar ve Güncel Yansımaları
Akademik alanda, özellikle kelimelerin ilâhî sıfat olarak kullanımıyla ilgili dil felsefesi ve teolojik psikanaliz bağlamında üç yön öne çıkar:
1. Varlıksal ilkellik: “Kadîm” sıfatı sadece ‘çok eski’ ya da ‘eski’ anlamında değil, ‘öncesiz’ ve ‘başlangıcına ihtiyaç duymayan’ bir varlık durumunu ifade eder. ([İslam ve İhsan][1]) Bu da modern felsefede “zaman öncesi varlık” kavramıyla bağlantılıdır.
2. Dil ve iman ilişkisi: Kelimelerin zikri, sadece sözel bir tekrar değil, bireyin kendisini varoluşsal düzeyde konumlandırdığı bir eylem olarak görülmektedir. “Ya Kadîm, Ya Allah” gibi ifadeler, zikir geleneklerinde yer alır ve bireysel deneyimin yanı sıra toplumsal kimlik bağlamında da anlam kazanır.
3. Modernite ve gelenek çatışması: Günümüzde, dinî dili ve geleneksel zikir pratiklerini ele alan çalışmalar, bu tür ifadelerin toplumsal modernleşme süreçinde nasıl yeniden şekillendiğini inceler. Birçok akademisyen, bu tür ilâhî çağrıların anlamının sadece klasik metinlerde değil, güncel iman ve pratik düzeyde de dönüşüm geçirdiğini öne sürmektedir.
“Ya Kadîm, Ya Allah”ın Toplumsal ve Kültürel İşlevi
Bu ifade, toplumsal yapıların ve bireylerin dinî kimlik üzerinden etkileşimini görünür kılar. Öncelikle, kendisini zamanın akışına ve mekanın sınırlarına bağlı hisseden birey, “Kadîm” çağrısıyla bu sınırları aşma kapasitesini sembolik olarak kazanır. Böylece:
– Birey, günlük yaşantının sınırlayıcı atmosferinden bir an için çekip çıkar ve daha geniş bir zamansız-ahedî perspektifle buluşur.
– Toplumsal normlar içinde yer alan birey, çağrıya kulak vererek yalnızca bireysel değil aynı zamanda toplumsal bir aidiyet duygusu da yaratır: “Ey ebedî Olan” diyerek bir kolektif kimlik ve zaman ötesi bir bağ kurulmuş olur.
Kültürel pratikler bağlamında, zikir ortamlarında veya topluluk halinde okunan dualarda “Ya Kadîm, Ya Allah” gibi ifadeler, toplumsal bellek ve gelenekle bağlantılıdır. Bu bağlamda dilsel kullanım, sadece içsel bir ibadet değil, aynı zamanda toplumsal bir tekrar, hatırlama ve kimlik tazeleme aracıdır.
Kişisel Deneyim ve Toplumsal Yansımalar
Düşünelim: Bir zikir halkasında “Ya Kadîm, Ya Allah” sözünü tekrar eden kişi, bu kelimeler aracılığıyla sadece Tanrı ile ilişki kurmuyor; aynı zamanda toplumsal belleğin, kültürün ve geleneksel dilin bir yansımasına kendisini emanet ediyor. Bu, birey ile toplum arasındaki dilsel köprüyü görünür kılıyor.
Bağlamından koparıldığında bile bu ifade, modern bireyin “zaman sınırlılığını aşma” arzusu ile emeğin, kimliğin ve tarihin karıştığı bir dünyada yankı bulur. Özellikle “başlangıcı olmayan”, “zamana tabi olmayan” bir varlıkla ilişki kurma isteği, modern insanın belirsizlik karşısındaki konumlanışını da gösterir.
Sonuç ve Okuyucuya Davet
“Ya Kadîm, Ya Allah” ifadesi, sadece klasik ilâhî bir hitap değil; aynı zamanda kelime düzeyinde, toplumsal düzeyde ve bireysel düzeyde çok katmanlı bir kullanımı içerir. Tarihsel kökenleri, dilsel yapısı, toplumsal işlevleri ve modern dönüşümüyle bu ifade, hem geçmişle köprü kurar hem de bugünün bireyine bir yön verir.
Siz okuyuculara şu soruyu yöneltmek isterim: Bu tür ilâhî çağrılar sizin toplumsal deneyiminizde nasıl yankı buluyor? Zamanın ve mekanın sınırlarını aşan bir dilsel pratikle karşılaşmanız oldu mu? Kendi içinde bulunduğunuz kültürel ve toplumsal bağlamda “Kadîm” ve “Allah” kavramları nasıl içselleştiriliyor? Bu sorular üzerinde düşünerek, dilin toplumsal ve bireysel düzeyde ne kadar derin izler taşıdığını birlikte keşfedebiliriz.
[1]: “Kadîm Ne Demektir? | İslam ve İhsan”
[2]: “Kadim Ne Demek? – İslam ve İhsan”